bostancı baba

Kayseri'nin velilerinden biri olan Bostancı Baba 'nın hayatı hakkında sizleri biraz olsun bilgilendirmek istedim.

bostancı baba

Bostancı Baba, Kayseri'nin manevi büyüklerinden biridir. İsmi Behâeddîn Çelebi'dir. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. 13. ve 14. yüzyıllarda yaşadığı tahmin edilmektedir. Hayatı hakkında çok fazla bilgi yoktur. Kayseri'nin yukarı tarafındaki Saklan Kalesi'nin batısında yer alan tarlasında kavun ve karpuz yetiştirmesiyle tanınmıştır. Bu sebeple kendisine Bostancı Baba denilmiştir.

Bostancı Baba'nın en meşhur kerameti, Hacı Bektâş-ı Velî ve Hızır aleyhisselâm ile karşılaşmasıdır. Bu olay şöyle anlatılır: Hacı Bektâş-ı Velî, sık sık Hızır aleyhisselâm ile buluşurdu. Bir gün Kayseri'nin yukarı tarafındaki Saklan kalesinin batısında Hacı Bektâş-ı Velî, Hızır aleyhisselâm ile buluştu. Orada bir kişinin kavun ve karpuz ektiğini gördüler. Hızır aleyhisselâm ile Hacı Bektâş-ı Velî, o bostanın kıyısında bir taşın dibine oturdular. Hacı Bektâş-ı Velî, ismi Behâeddîn Çelebi olan bostan sâhibine; "Kardeş!" diye hitap etti. Bostan sâhibi de ona; "Ne buyurursunuz?" dedi. Hacı Bektâş-ı Velî de; "Bostanından bir kavun koparıp getir, yiyelim." dedi. Bostan sâhibi Behâeddîn Çelebi; "Başüstüne. İnşallah olunca getiririm." deyince, Hacı Bektâş-ı Velî; "Diktiğin yeri bir kontrol et. Belki olmuştur." dedi. Bostan sâhibi yine; "İnşallah!" diyerek önceki cevabı verdi. Bunun üzerine Hızır aleyhisselâm; "Bir kere dolaş gör." buyurdu. Behâeddîn Çelebi, kendi kendine; "Bir kere dolaşayım." dedi ve bostana girdi. Birden burnuna kavun kokusu geldiğini fark etti. Bir kökende, üç tane iri kavunun büyüyerek olgunlaşmış olduğunu gördü. Bunların ikisini koparıp, birisini Hızır aleyhisselâm, diğerini Hacı Bektâş-ı Velî'ye verdi ve; "Ey erenler! O birisini de çoluk çocuğumuza götürelim." dedi. Hacı Bektâş-ı Velî de bu durumu kabul etti. Onlar kavunlarını alıp Kayseri'ye döndüler.

Behâeddîn Çelebi hazretleri, bostan işiyle meşgul olurken, birden aklına; bostan daha ekilirken kavun bittiğini cihanda kim gördü? O azizler keramet sahibi zatlardanmış. Bu iş onların kerametiyle zahir oldu. Bana yazıklar olsun. Eyvah mübarek ellerini öpmedim!" dedi ve bir hayli üzüldü. Bostan ekmekten vazgeçip bir süre onları aradı. Kendi kendine; "Son pişmanlık fayda vermez." deyip kalan o bir kavunu koparıp evine gitti. Evinin kapısından içeri girince, Hızır aleyhisselâm ile Hacı Bektâş-ı Velî'nin misafir odasında oturduklarını gördü. Selam vererek odaya girdi. Elindeki o kavunu getirip ortaya koydu. Hemen onların mübarek ellerini öptü. Hacı Bektâş-ı Velî, bostan sâhibine; "Kavunları kes de yiyelim." dedi. Onlara vermiş olduğu iki kavun da duruyordu. Behâeddîn Çelebi hemen kavunları kesti, bir kısmını ailesine gönderdi, kalanını misafirleriyle birlikte yediler ve Allahü teâlâya şükrettiler. Ellerini yıkadıktan sonra, Behâeddîn Çelebi misafirlerine; "Size kim derler? Bu fakire himmet edin!" dedi. Hacı Bektâş-ı Velî; "Bana Bektâş-ı Velî derler. Bu azize ise Hızır aleyhisselâm derler." dedi. Daha sonra Hacı Bektâş-ı Velî, Behâeddîn Çelebi'yi yanına çağırdı onun gözlerini sığayıp, sırtını sıvazladı. Ona hayır dua etti. Sonra Hızır aleyhisselâm ile Hacı Bektâş-ı Velî, Behâeddîn Çelebi'ye veda edip evden çıktılar.

Bostancı Baba, bu olaydan sonra bostan işini bırakır ve tasavvuf yoluna girer. Kendisine gelen ziyaretçilere sohbet eder ve nasihat verir. Kayseri'de sevgi ve saygıyla anılır.