EOKA'ya Karşı Türklerin Kurduğu Direniş Örgütleri
Kıbrıs Türk halkı, Rum milliyetçi terör örgütü EOKA Karşısında "Burada Biz de Varız” diyebilmek için birçok direniş örgütü kurmak zorunda kalmıştır.

Ben o günleri yaşamadım. Ama büyüklerimizin anlattıklarını, tarihçilerin notlarını ve yaşananları yaşayanların tanıklıklarını okudukça, 1 Nisan 1955’in yalnızca bir tarih değil, aynı zamanda bir dönüm noktası olduğunu fark ediyorum.
Bu tarihte, EOKA (Ethniki Organosis Kyprion Agoniston) adlı Rum milliyetçi terör örgütü, Kıbrıs’ta İngiliz yönetimine karşı silahlı mücadeleye başladı. Ancak zaman geçmeden bu mücadele, yalnızca İngilizlere yönelik değil aynı zamanda; Kıbrıs Türk halkına karşı sistematik bir yok edilme kampanyasına dönüşecekti.
Ve işte o zaman, ada üzerinde unutulmaya çalışılan bir gerçek tekrar hatırlatılmak istendi: “Burada biz de varız.”
EOKA’nın Yükselişi ve Türk Toplumuna Yönelik Tehdit
EOKA, lideri George Grivas komutasında, Enosis (Yunanistan ile birleşme) hedefiyle kuruldu. 1955 yılından itibaren adanın dört bir yanında bombalı saldırılar düzenlemeye başladı. Bu eylemler başta İngilizlere yöneliktir; ancak kısa sürede Türk yerleşim yerleri de hedef haline geliyor.
Rum militanlar, Türk mahallelerinde patlamalar düzenliyor, Türk polis memurları öldürülüyor, duvarlara “Enosis” yazılıyor. Türk halkı için artık açık bir gerçek ortaya çıkıyor: Ada üzerindeki varlıklarına saldırılıyor.
İşte bu noktada, Kıbrıs Türk halkı sessiz kalmayı reddediyor. Kendilerini savunmak için gizli örgütlenmelere başlıyorlar.
İlk Direniş – Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği (KITEMB)
EOKA’nın kanlı eylemleriyle başlayan süreçte, ilk tepki 1955 yılında Dr. Fazıl Küçük liderliğinde Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği (KITEMB) adıyla veriliyor.
Bu yapı, hem siyasi hem de zihni anlamda önemli bir adım atıyor. Bildirilerle halkın moralini yükseltmeye çalışıyor, duvarlara “Türk Kalacak” yazılarıyla karşılık veriyor. Okullarda öğrencilerin yataklarına bırakılan bildirilerle, Türk kimliğine sahip çıkılması çağrısı yapıyor.
Ancak KITEMB uzun süreli etkinlik gösteremiyor. İngiliz baskısıyla dağılıyor. Ama bu dağılma, bitiş değil; yeni bir direnişin habercisi…
Volkan’ın Doğuşu – İlk Gerçek Direniş Teşkilâtı
KITEMB’in dağılmasından birkaç ay sonra, 1955 yılının Eylül ayında, Volkan adlı yeraltı örgütü kuruluyor. Kurucularından biri ise Ramadan Güney, ileride TMT öncüsü olarak tanınacak önemli bir isim.
Volkan, daha çok Lefkoşa merkezli bir yapıdır. Gönüllü gençlerden oluşan küçük hücreler halinde çalışır. Gözle görülür silahları yoktur, ama içinde yanan ateş her şeye yeter.
Onlar bildirilerle konuşur. Motosikletlerle şehrin sokaklarına dağıtılan bu bildiriler, Türk halkına umut aşılar. Her biri bir çağrıdır:
“Burada biz de varız.”
Kara Çete – Sessiz ve Cesur Direniş
Volkan’a eş zamanlı olarak hareket eden diğer önemli gruplardan biri de Kara Çetedir. Bu grup, özellikle Lefkoşa bölgesinde faaliyet gösterir. Onlar da başka bir yöntem izler: Baskınlara karşı karşılık vermeyi seçerler.
Kara Çete’nin üyeleri arasında dönemin genç fikir adamı ve gönüllüleri yer alır. Ama bu örgütlenme, Volkan kadar geniş kapsamlı değildir. Bazı çevreler tarafından eleştirilse de, onların da amacı bellidir: Türk halkının canını ve malını korumak.
9 Eylül Cephesi – Gençliğin Kahramanlık Destanı
Volkan’dan sonra en bilinen örgütlerden biri olan 9 Eylül Cephesi, genç neslin direnişe verdiği güçlü bir cevaptır. Ulus Ülfet, İsmail Beyoğlu, Mustafa Ertan Celal ve Kubilay Altaylı gibi isimler, bu grubun kalbinde yer alır.
Grup, Rumlardan ele geçirilen bazı silahlarla kendini savunmayı öğrenmeye çalışır. Ama bu çaba, trajik bir sonla karşılaşır. Bir bomba imalatı sırasında meydana gelen patlama ile bu gençler hayatlarını kaybeder. Onların kanıyla sulanan topraklardan, daha büyük bir direniş filizlenecektir.
Volkan’dan TMT’ye – Zamanın Getirdiği Sonuç
Tüm bu örgütler, farklı yöntemlerle ama aynı amaca yöneliktir: Türk halkının varlığını korumak.
Bu örgütlerin çabaları, zamanla birleşerek Türk Mukavemet Teşkilâtı (TMT) adında daha disiplinli ve organize bir yapıya dönüşecektir. 1957 yılında kurulan TMT, artık yalnızca bildiri değil, silahlı mücadelenin de simgesi olacaktır.
TMT, Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle yeniden yapılanır. Silahlar, eğitimler ve askerî disiplinle birlikte, artık Türk halkı sadece savunma değil, karşılık verme gücüne de kavuşmuştur.
“Burada Biz de Varız” – Bugün Hala Geçerli Bir Çağrı
O yılların gençleri, silahsız ve sınırlı kaynaklarla bile, ada üzerindeki Türk varlığına sahip çıkmak için ellerinden geleni yaptı. Kimi bildiri dağıtarak, kimi canını tehlikeye atarak, kimi de hayatını kaybederek bu mesajı verdiler:
“Burada biz de varız!”
Bugün, bu söz sadece geçmişte kalmış bir slogan değil. Bu, bir miras, bir emanet. Bu sayfaları unutmamak, genç nesillere aktarmak, tarihimize değer vermek demektir.
Son Söz: Belleği Koruyalım, Geleceği İnşa Edelim
Tarihi anlatırken, yalnızca olayları değil, insanların yüreklerindeki ateşi de yansıtmak gerekir. Çünkü direniş, sadece silahla değil; inançla, fedakârlıkla ve birlikte yaşanmış bir vatan sevgisiyle yapılır.
Kıbrıs Türk halkı, EOKA’nın saldırısı karşısında pasif kalmadı. Volkan, Kara Çete, 9 Eylül ve KITEMB gibi ilk direniş örgütleriyle, bugün TMT ile özdeşleşen bu mücadelenin temellerini attı.
Unutmayalım ki:
Ulusal davalar, tek bir kişiyle değil, birbirini tamamlayan halkalarla oluşmuş zincirler gibidir.
Kaynakça
- Hasan Demirağ, Kıbrıs, Onlar ve Biz (1571–1956)
- Prof. Dr. Ulvi Keser, Kıbrıs’ta Yeraltı Faaliyetleri ve Türk Mukavemet Teşkilâtı 1950–1963
- Neriman Cahit Röportajı, Ortam Gazetesi, 27 Mayıs – 7 Haziran 1997
- Bülent Fevzioğlu, Kıbrıs Türk Sosyal Yaşam Tarihinden Belgesel Notlar
- Özcan Özcanhan, Direniş
- Sayıl, Altay, Üç Ok, Kıbrıs TMT Derneği Yayınları